Ana içeriğe atla

Chicago || Film Yorumu

Yine cumartesi gecesi izlediğim filmlerden bir tanesi :D Bu filmden bir klibi instada görmüştüm ve Catherine Zeta-Jones'un da olduğunu görünce (o kadının oyunculuğuna bayılıyorum) hadi gidip bir izleyeyim dedim.
Chicago, 2002 yapımlı bir suç temalı bir müzikal. Biri kocasını biri erkek arkadaşını öldürmekle suçlanan iki kadın, koğuşta tanışırlar. Bu iki kadının avukatıda şu ana kadar hiçbir davasını kaybetmemiş başarılı avukat Billy Flynn'dir. Onun yardımıyla hapishaneden çıkmaya çalışırlar.
O kadar güzel bir filmdi ki. Uzun zamandır müzikal izlememiştim. En son Mamma Mia'nın 2.filmini zilemeye çalışmıştım ama beni çok sarmamıştı. Bu filmde eğlenmediğim ya da sıkılmadığım tek bir yer yok bile. Senaryo, olayların akış sırası, oyunculuklar hepsi harikaydı. Hele kamera çekimleri... Bir tane Macar kadının sahnesi vardı o en sevdiğim sahnelerden bir tanesiydi. Çok güzel düşünülmüş. Müzikli dans sahneleri özellikle Queen Latifah'nın sahnesi çok iyiydi.
Cell Block Tango, en sevdiğim sahne olabilir. Müzik ilk başladığında kadınların söylediği kelimelerin ne anlama geldiğini anlamıyorsunuz ama sahne ilerledikçe kafanızda o ampül yanıveriyor. O kadar güzeldi ki... Dans koreografileri, müzikler, kostümler... hepsi mükemmeldi.
Bu Cell Tango sahnei > Queen Latifah 'When You're Good to Mama' sahnesi > Eğer müzikal seviyorsanız ve suç filmleri hayranıysanız kesinlikle ama KESİNLİKLE bu filme bir şans verin derim. Oyuncularından, kameraman, makyöz, kostüm tasarımcılarına kadar hepsi çok iyiydi.
puanım: 5/5 yayın tarihi: 2002 imdb:7.1/10 süre:1 saat 53 dk. nerden izleyebilirim: ben unutulmaz filmler'den izledim

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Piyanist || Film Yorumu

Selam canlar! Hayat nasıl gidiyor? Bana her gün sanki aynı günü yaşıyormuşum gibi geliyor. Aynı tek bir tarihte sıkışıp kalmışım gibi. Şu an tatilde olduğumdan dolayı bol bol film izleyip kitap okuyarak vaktimi değerlendirmeye çalışıyorum. Bu ayın sonuna doğru okulum tekrar açılacak ve 2.dönemi daha sıkı tutmam gerek. O yüzden hem kitap hem de film listemi olabildiğince bitirmeye çalışıyorum. Kısa bir hayat güncellemesinden sonra yoruma geçelim :) Bundan birkaç gün önce uzun zamandır aklımda olan ve kime sorsam eğer izlediyse bin bir türlü övgüyle bahsettiği bir filmi izledim: Piyanist. Konusu 2.Dünya Savaşı'nda Polonyada bir piyanisti ve ailesinin Yahudi olmalarından dolayı Almanlar tarafından sürgüne gönderilmelerini, psikolojik ya da fiziksel işkenceye tutulmalarını ele alıyor. Filmi izlerken sandalyemin ucunda oturdum resmen. 2 saat boyunca diken üstünde gibiydim. Etkilendiğim, gözyaşlarımı tutamadığım birçok sahne oldu. Detay vermeyeceğim spoiler olmasın diye :D ama

Kadın Kokusu || Film Yorumu

Vee yepyeni bir film yorumuyla karşınızdayım! Bu seferki Al Pacino'lu. Al Pacino'yu muhtemelen herkes The Godfather filminden tanıyordur ama bugün kendisine en iyi oyuncu Oscar'ını kazandıran Kadın Kokusu orijinal adıyla Scent of a Woman filminin yorumunu okuyacaksınız umarım beğenirsiniz <3 Konu: Şükran günü tatilinde biraz para kazanmayı uman yoksul bir özel okul öğrencisi, kör ve huysuz bir emekli albaya bakıcılık yapmayı kabul eder. Yorumum: Aslında bu filmi ilk izleyişim youtube'da filmden bir kesitti. Ben de neden bu filme şans vermiyorum diye düşündüm. Başları bana çok yavaş ve sıkıcı geldi, konu acaba nereye bağlancak diye bekledim hatta filme birkaç gün ara bile verdim :D Sonra 'Hadi Duru, Al Pacino oynuyor onun hatrına devam et,' dedim kendi kendime ama film sonra bir anda su gibi

Queen's Gambit || Dizi Yorumu

Herkese selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Çıktığından beri çok sevilen ve bundan birkaç hafta önce Amerika'nın Oscar ödüllerinden sonra en fazla rağbet görülen ödül töreni olan Golden Globe'da ödül üstüne ödül alan bir diziyle geldim: Queen's Gambit. 9 yaşındayken yetimhaneye gönderilen Beth, orda bir hademe ile arkadaş olur. Satranca karşı büyük bir yeteneğinin ve ilgisinin olduğunu keşfeden hademe, onu bazı arkadaşlarıyla tanıştırır. Onlar da bu kızın satrançta olağanüstü bir yeteneğinin olduğunu görünce onu lisedeki satranç klubündeki çocuklarla oynaması için çağırırlar. Günlerden bir gün, bir aile Beth'i evlat edinir. Yeni hayatına alışmaya çalışan Beth, gittiği bir markette satranç dergisi görür ve onu gizlice alır. Satranç turnuvalarının düzenlendiğini öğrenir ve bu turnuvalara katılmaya başlar. Önce kendi kasabasında yarışmaya başlayan Beth, gittikçe hem Amerika'da hem de dünya çapında bilinir bir satranç oyuncusu haline gelir. İşinde en iyileri