Ana içeriğe atla

Call Me By Your Name || Film Yorumu

1 ay aradan sonra selam canlar! Okul başladığı için dersler biraz yoğun gidiyor, kitap okumaya da film izlemeye de çok vakit bulamıyorum ama bu film uzun zamandır hem aklımda hem de listemdeydi. Aranızda izleyenler var mı? Eğer hala izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız izlemeden önce sizi aşağıdaki yoruma alalım :)
Konusu: 1983 yılı yazı sırasında 17 yaşındaki Amerikalı-İtalyan Elio Perlman günlerini ailesinin İtalya'nın kuzeyindeki 17. yüzyıldan kalma villasında klasik müzik yaparak, okuyarak ve arkadaşı Marzia ile flört ederek geçirmektedir. Elio, Greko-Roma kültüründe uzmanlaşmış seçkin bir profesör olan babası ve onu elit kesim meyveleriyle, doğal lezzetlerle şımartan, çevirmen olan annesi Annella ile bir arada olmaktan ziyadesiyle memnundur. Elio'nun olgunluğu ve entelektüel birikimi, onu tam teşekküllü bir yetişkin gibi gösteriyor olsa da, özellikle kalpteki konularda onun hakkında hala masum ve biçimlenmemiş olan çok şey vardır. Bir gün, doktorasını sürdüren büyüleyici bir Amerikalı bilim adamı olan Oliver Elio'nun babasına yardım etmek göreviyle yıllık yaz stajyeri olarak villaya gelir. Güneşin ışıltılarının arasında Elio ve Oliver hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir yaz boyunca yeşermekte olan arzunun güzelliğini keşfedeceklerdir...
Yorumum: İzlediğim en estetik, en güzel filmlerden biriydi. Hem senaryo olarak hem kamera çekimleri olarak kalitesini ortaya koyan ve neden Oscar'a aday gösterildiğini ispatlayan bir film. Ben özellikle sahne geçişlerini çok beğendim. Sahneler kısa, öz ve bir sahneden bir sahneye hızlı geçiliyor, sahneler birbirinden bağımsız.
En sevdiğim sahnelerden birisi Elio ve Oliver'ın meydana gelip su çeşmesinin etrafında dolaşırken Elio'nun aşkını şiir üzerinden itiraf etmesi. Aslında birçok güzel sahne var ama bu en sevdiklerimde başta gelir. Elio ve babasının konuştuğu sahne, Oliver'ın Elio'yu araması ve konuştukları sahne de favorilerimden bir tanesi.
Kostüm olarak da bence çok başarılıydı. Elio dendiğinde aklıma ilk kırmızı tişörtlü ve kot şortu kombini geliyor. Ya da siyah Ray-ban gözlükleri.. Oliver denince de gömlekleri aklıma gelen ilk şey oluyor.
Müzik besteleri desen başka bir olay...Filmin en çok sevilen şarkılarından biri olan Vision of Gideon Sufjan Stevens tarafından söyleniyor. O kadar buğulu ama bir o kadar da güzel ve gizemli bir şarkı.
Her açıdan bu filme bayıldım, estetik olarak, kostüm, senaryo, oyunculuklar, sahne geçişleri, çekimleri... Hepsinde yarı bir emek var. Kesinlikle bu Oscar ödüllü filme bakmanızı öneririm.
puanım: 5/5 yapım yılı: 2017 süre:2 saat 11 dk. imdb:7.9/10 nereden izleyebilirim: ben 720pizle.com'dan izledim ama şimdi netflix'te de var!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Piyanist || Film Yorumu

Selam canlar! Hayat nasıl gidiyor? Bana her gün sanki aynı günü yaşıyormuşum gibi geliyor. Aynı tek bir tarihte sıkışıp kalmışım gibi. Şu an tatilde olduğumdan dolayı bol bol film izleyip kitap okuyarak vaktimi değerlendirmeye çalışıyorum. Bu ayın sonuna doğru okulum tekrar açılacak ve 2.dönemi daha sıkı tutmam gerek. O yüzden hem kitap hem de film listemi olabildiğince bitirmeye çalışıyorum. Kısa bir hayat güncellemesinden sonra yoruma geçelim :) Bundan birkaç gün önce uzun zamandır aklımda olan ve kime sorsam eğer izlediyse bin bir türlü övgüyle bahsettiği bir filmi izledim: Piyanist. Konusu 2.Dünya Savaşı'nda Polonyada bir piyanisti ve ailesinin Yahudi olmalarından dolayı Almanlar tarafından sürgüne gönderilmelerini, psikolojik ya da fiziksel işkenceye tutulmalarını ele alıyor. Filmi izlerken sandalyemin ucunda oturdum resmen. 2 saat boyunca diken üstünde gibiydim. Etkilendiğim, gözyaşlarımı tutamadığım birçok sahne oldu. Detay vermeyeceğim spoiler olmasın diye :D ama

Kadın Kokusu || Film Yorumu

Vee yepyeni bir film yorumuyla karşınızdayım! Bu seferki Al Pacino'lu. Al Pacino'yu muhtemelen herkes The Godfather filminden tanıyordur ama bugün kendisine en iyi oyuncu Oscar'ını kazandıran Kadın Kokusu orijinal adıyla Scent of a Woman filminin yorumunu okuyacaksınız umarım beğenirsiniz <3 Konu: Şükran günü tatilinde biraz para kazanmayı uman yoksul bir özel okul öğrencisi, kör ve huysuz bir emekli albaya bakıcılık yapmayı kabul eder. Yorumum: Aslında bu filmi ilk izleyişim youtube'da filmden bir kesitti. Ben de neden bu filme şans vermiyorum diye düşündüm. Başları bana çok yavaş ve sıkıcı geldi, konu acaba nereye bağlancak diye bekledim hatta filme birkaç gün ara bile verdim :D Sonra 'Hadi Duru, Al Pacino oynuyor onun hatrına devam et,' dedim kendi kendime ama film sonra bir anda su gibi

Queen's Gambit || Dizi Yorumu

Herkese selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Çıktığından beri çok sevilen ve bundan birkaç hafta önce Amerika'nın Oscar ödüllerinden sonra en fazla rağbet görülen ödül töreni olan Golden Globe'da ödül üstüne ödül alan bir diziyle geldim: Queen's Gambit. 9 yaşındayken yetimhaneye gönderilen Beth, orda bir hademe ile arkadaş olur. Satranca karşı büyük bir yeteneğinin ve ilgisinin olduğunu keşfeden hademe, onu bazı arkadaşlarıyla tanıştırır. Onlar da bu kızın satrançta olağanüstü bir yeteneğinin olduğunu görünce onu lisedeki satranç klubündeki çocuklarla oynaması için çağırırlar. Günlerden bir gün, bir aile Beth'i evlat edinir. Yeni hayatına alışmaya çalışan Beth, gittiği bir markette satranç dergisi görür ve onu gizlice alır. Satranç turnuvalarının düzenlendiğini öğrenir ve bu turnuvalara katılmaya başlar. Önce kendi kasabasında yarışmaya başlayan Beth, gittikçe hem Amerika'da hem de dünya çapında bilinir bir satranç oyuncusu haline gelir. İşinde en iyileri