Ana içeriğe atla

The Imitation Game (Yapay Oyun) || Film Yorumu

”Bazen hiçbir şeyi akıl edemeyecek sanılan insanlar, kimsenin akıl edemeyeceği şeyleri yaparlar.” Konusu: 2.Dünya Savaşı sırasında gey bir matematikçi, Almanların ünlü Enigma kodunu hararetle kırmaya çalışan şifre çözücü ekibe liderlik eder. Yorumum: İzlediğim en güzel filmlerden birisiydi. Gerçekten. İlk 10’a hatta ilk 5’e rahat girer. Konusunu yukarıda yazdığım için film boyunca neler hissettiğimden bahsedeceğim. Başları her filmde olduğu gibi anlamakla ve gördüklerine anlam verememekle geçiyor. Benedict Cumberbatch’i ilk kez izledim -evet, doğru anladınız Sherlock Holmes izlemedim😅- ama adamın oyunculuğuna hayran kaldım, Keira Knightley’i biliyordum oyunculuğunu da severim ve bu filmde harika bir iş çıkartmış👍🏻 Filmdeki diğer oyuncularda çok iyiydi hatta filmde Henry Cavill bile vardı.
Senaryo olsun, kamera çekimleri olsun gerçekten kaliteli bir filmdi. Son sahnelere kadar biraz durağan geçse de merakınızı uyandırıyor ve sizi ekrana kitliyor. Son sahneler özellikle birkaç sene sonra Joan’ın Alan’ı ziayrete gelmesi o sahneden itibaren film duygusallaşıyor ve ben açıkcası son açıklama kısmında gözyaşlarımı tutumadım🥺 arkadaki müzik, Alan Turing’in yaşadıkları, bu kadar önemli bir olayın yıllarca saklanılması...çok duygusaldı. Ve aslında günlük hayatta her zaman kullandığımız bir makinenin nasıl icat edildiğine şahit de oluyorsunuz bu filmi izlerken. Tarihe ilginiz olsa da olmasa da -ki bu filmde öyle ağır belgesel ayarında bir tarih yok- bu filme şans vermenizi öneririm❤️ 9/10⭐️ dipnot: Yapay Oyun olarak da bulabilirsiniz internette. imdb:8/10 yayın tarihi: 2014 süre:1 saat 54 dk nerede bulabilirim?: netflix veya internete yazıp da izleyebilirsiniz mesela www.fullhdfilmizlesene.com ‘dan türkçe dublaj, türkçe altyazı için de www.filmmodu.org ‘dan izleyebilirsiniz❤️

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Piyanist || Film Yorumu

Selam canlar! Hayat nasıl gidiyor? Bana her gün sanki aynı günü yaşıyormuşum gibi geliyor. Aynı tek bir tarihte sıkışıp kalmışım gibi. Şu an tatilde olduğumdan dolayı bol bol film izleyip kitap okuyarak vaktimi değerlendirmeye çalışıyorum. Bu ayın sonuna doğru okulum tekrar açılacak ve 2.dönemi daha sıkı tutmam gerek. O yüzden hem kitap hem de film listemi olabildiğince bitirmeye çalışıyorum. Kısa bir hayat güncellemesinden sonra yoruma geçelim :) Bundan birkaç gün önce uzun zamandır aklımda olan ve kime sorsam eğer izlediyse bin bir türlü övgüyle bahsettiği bir filmi izledim: Piyanist. Konusu 2.Dünya Savaşı'nda Polonyada bir piyanisti ve ailesinin Yahudi olmalarından dolayı Almanlar tarafından sürgüne gönderilmelerini, psikolojik ya da fiziksel işkenceye tutulmalarını ele alıyor. Filmi izlerken sandalyemin ucunda oturdum resmen. 2 saat boyunca diken üstünde gibiydim. Etkilendiğim, gözyaşlarımı tutamadığım birçok sahne oldu. Detay vermeyeceğim spoiler olmasın diye :D ama

Kadın Kokusu || Film Yorumu

Vee yepyeni bir film yorumuyla karşınızdayım! Bu seferki Al Pacino'lu. Al Pacino'yu muhtemelen herkes The Godfather filminden tanıyordur ama bugün kendisine en iyi oyuncu Oscar'ını kazandıran Kadın Kokusu orijinal adıyla Scent of a Woman filminin yorumunu okuyacaksınız umarım beğenirsiniz <3 Konu: Şükran günü tatilinde biraz para kazanmayı uman yoksul bir özel okul öğrencisi, kör ve huysuz bir emekli albaya bakıcılık yapmayı kabul eder. Yorumum: Aslında bu filmi ilk izleyişim youtube'da filmden bir kesitti. Ben de neden bu filme şans vermiyorum diye düşündüm. Başları bana çok yavaş ve sıkıcı geldi, konu acaba nereye bağlancak diye bekledim hatta filme birkaç gün ara bile verdim :D Sonra 'Hadi Duru, Al Pacino oynuyor onun hatrına devam et,' dedim kendi kendime ama film sonra bir anda su gibi

Queen's Gambit || Dizi Yorumu

Herkese selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Çıktığından beri çok sevilen ve bundan birkaç hafta önce Amerika'nın Oscar ödüllerinden sonra en fazla rağbet görülen ödül töreni olan Golden Globe'da ödül üstüne ödül alan bir diziyle geldim: Queen's Gambit. 9 yaşındayken yetimhaneye gönderilen Beth, orda bir hademe ile arkadaş olur. Satranca karşı büyük bir yeteneğinin ve ilgisinin olduğunu keşfeden hademe, onu bazı arkadaşlarıyla tanıştırır. Onlar da bu kızın satrançta olağanüstü bir yeteneğinin olduğunu görünce onu lisedeki satranç klubündeki çocuklarla oynaması için çağırırlar. Günlerden bir gün, bir aile Beth'i evlat edinir. Yeni hayatına alışmaya çalışan Beth, gittiği bir markette satranç dergisi görür ve onu gizlice alır. Satranç turnuvalarının düzenlendiğini öğrenir ve bu turnuvalara katılmaya başlar. Önce kendi kasabasında yarışmaya başlayan Beth, gittikçe hem Amerika'da hem de dünya çapında bilinir bir satranç oyuncusu haline gelir. İşinde en iyileri