Ana içeriğe atla

ELIZABETH || Film Yorumu

Daha tarih ağırlıklı bir film yorumuyla geldim bu sefer...umarım beğenirsiniz <3
Konu: Mutlak güç ve mal olduğu canları konu alan Oscar ödüllü bu yapımda, genç Kraliçe 1. Elizabeth güvenliği için mutluluğunu feda ediyor.
Yorumum: Film başlangıçları genellikle seyircinin aklını karışıtırmak ve merakını uyandırmak için tam ortadan başlar. Elizabeth'te de aynı durum söz konusuydu. Baştaki kadın ile adamın kimin hakkında konuştuğunu anlayamadım ama sonra film biraz daha ilerleyince her şey rayına oturdu. Oyunculuklar çok çok da güzel değildi. En büyük umudum Cate Blanchett'tı ama onunki bile vasat geldi bana. Ortalarına kadar akıcı ve güzeldi, biz ortalarında biraz sıkıldık çünkü kapalı bir mekanda geçiyor ve ikide bir volta dansını yapıyorlardı. Son sahneleri çok güzeldi.
Kraliçe Elizabeth hiçbir şekilde birisinin baskı ve yetkisi altında kalmak istemiyor, özellikle erkeklerin. Yanında çalışan devlet görevlilerinin onu ikide bir evlendirmeye zorlaması (varis bırakabilmesi için ve tabiki devlet işlerine karışabilmek için) ve sevdiği insanların ona ihanet etmesi, onun her ne kadar başta bocalasa da sonradan daha temkinli adım atıp sadece ama sadece halkına hizmet etme görevini üstlenmesine vesile oluyor.
Kraliçe Elizabeth tahta geçtiği yıllarda hazine bomboş, ordu dağınık, halk açlık sefalet içinde. Her ne kadar etrafındaki erkekler tek başına yönetemez gözüyle baksa bile Elizabeth döneminde İngiltere Altın Çağ'ını yaşamış oluyor. Tarihe ilginiz varsa kesinlikle izlemeniz gereken bir film. Bazı yerleri tekrarlanmış gibi gelse de çok güzeldi. Tarihe ilginiz olmasa bile keyifle izleyebileceğiniz bir film.
puanım: 4/5 yayın tarihi: 1998 süre: 2 saat 3 dk imdb:7.4/10 nerden izleyebilirim?: internete 'kraliçe elizabeth movie türkçe dublaj izle' diye yazınca film modu diye bir site çıkıyo ordan izleyebilirsiniz ya da netflix

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Piyanist || Film Yorumu

Selam canlar! Hayat nasıl gidiyor? Bana her gün sanki aynı günü yaşıyormuşum gibi geliyor. Aynı tek bir tarihte sıkışıp kalmışım gibi. Şu an tatilde olduğumdan dolayı bol bol film izleyip kitap okuyarak vaktimi değerlendirmeye çalışıyorum. Bu ayın sonuna doğru okulum tekrar açılacak ve 2.dönemi daha sıkı tutmam gerek. O yüzden hem kitap hem de film listemi olabildiğince bitirmeye çalışıyorum. Kısa bir hayat güncellemesinden sonra yoruma geçelim :) Bundan birkaç gün önce uzun zamandır aklımda olan ve kime sorsam eğer izlediyse bin bir türlü övgüyle bahsettiği bir filmi izledim: Piyanist. Konusu 2.Dünya Savaşı'nda Polonyada bir piyanisti ve ailesinin Yahudi olmalarından dolayı Almanlar tarafından sürgüne gönderilmelerini, psikolojik ya da fiziksel işkenceye tutulmalarını ele alıyor. Filmi izlerken sandalyemin ucunda oturdum resmen. 2 saat boyunca diken üstünde gibiydim. Etkilendiğim, gözyaşlarımı tutamadığım birçok sahne oldu. Detay vermeyeceğim spoiler olmasın diye :D ama

Kadın Kokusu || Film Yorumu

Vee yepyeni bir film yorumuyla karşınızdayım! Bu seferki Al Pacino'lu. Al Pacino'yu muhtemelen herkes The Godfather filminden tanıyordur ama bugün kendisine en iyi oyuncu Oscar'ını kazandıran Kadın Kokusu orijinal adıyla Scent of a Woman filminin yorumunu okuyacaksınız umarım beğenirsiniz <3 Konu: Şükran günü tatilinde biraz para kazanmayı uman yoksul bir özel okul öğrencisi, kör ve huysuz bir emekli albaya bakıcılık yapmayı kabul eder. Yorumum: Aslında bu filmi ilk izleyişim youtube'da filmden bir kesitti. Ben de neden bu filme şans vermiyorum diye düşündüm. Başları bana çok yavaş ve sıkıcı geldi, konu acaba nereye bağlancak diye bekledim hatta filme birkaç gün ara bile verdim :D Sonra 'Hadi Duru, Al Pacino oynuyor onun hatrına devam et,' dedim kendi kendime ama film sonra bir anda su gibi

Queen's Gambit || Dizi Yorumu

Herkese selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Çıktığından beri çok sevilen ve bundan birkaç hafta önce Amerika'nın Oscar ödüllerinden sonra en fazla rağbet görülen ödül töreni olan Golden Globe'da ödül üstüne ödül alan bir diziyle geldim: Queen's Gambit. 9 yaşındayken yetimhaneye gönderilen Beth, orda bir hademe ile arkadaş olur. Satranca karşı büyük bir yeteneğinin ve ilgisinin olduğunu keşfeden hademe, onu bazı arkadaşlarıyla tanıştırır. Onlar da bu kızın satrançta olağanüstü bir yeteneğinin olduğunu görünce onu lisedeki satranç klubündeki çocuklarla oynaması için çağırırlar. Günlerden bir gün, bir aile Beth'i evlat edinir. Yeni hayatına alışmaya çalışan Beth, gittiği bir markette satranç dergisi görür ve onu gizlice alır. Satranç turnuvalarının düzenlendiğini öğrenir ve bu turnuvalara katılmaya başlar. Önce kendi kasabasında yarışmaya başlayan Beth, gittikçe hem Amerika'da hem de dünya çapında bilinir bir satranç oyuncusu haline gelir. İşinde en iyileri