Ana içeriğe atla

Muhteşem Gatsby || Film Yorumu

İngilizce adı: The Great Gatsby
Konu: Yazar olma basamaklarını tırmanan Nick Carraway 1920’lerde eğlence merkezi olan New York’a gelir ve kendi Amerikan rüyasına kavuşmaya çabalarken tesadüfen Gatsby ile tanışır ve böylelikle olaylar gelişmeye başlar.
Yorum: Benim izlediğim 2013 yapımlı ve içinde Leonardo Dicaprio’nun olduğuydu ama aynı filmin 1974 yapımlısınında olduğunu biliyor muydunuz? Hatta eğer Grace&Frankie izliyorsanız ordaki Sol karakteri Nick’i canlandırmış 1974 versiyonunda (fun fact😜) Filmi yorumlamaya gelirsek müzikleri olsun senaryo oyunculuk olsun hepsi harikaydı. Film resmen akıp gitti. O kadar sürükleyiciydi ki...Sahnelerin müzikle bağlantısı, Leo’nun oyunculuğu, senaryo...hepsi mükemmeldi bence. Filmi izledikten sonra Lana Del Rey’in Young and Beautiful şarkısının bu film için yazıldığını öğrendim. Carey Mulligan’ın da nazlı ama alımlı sesi, davranışları, mimikleri gerçekten rolünün hakkını vermiş aynı Tobey Maguire gibi. Leo’nun oyunculuğuna bir şey demeye bile gerek yok sadece sinir krizi geçirdiği sahnedeki yüzü bile yeter adam gerçekten hissederek oynuyor yaşıyor resmen. Ama sonuna doğru olan kaza sahnesini hiç beklemiyordum ondan sonra gelişen olayları az çok tahmin etsem de -ve akılda kalıcı olabilmesi için de belki öyle yazılmış olsa da- yine de böyle bir sonu hak etmiyordu (izleyenler anlamıştır ve eğer izlemediyseniz umarım bu küçük spoilerla sizi daha çok meraklandırabilmişimdir😂) Eğer izlemediyseniz kesinlikle izlemenizi hatta bulabilirseniz kitabını da okumanızı tavsiye ederim çünkü ben öyle yapacağım😝 (Bu arada yazarı F. Scott Fitzgerald)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Piyanist || Film Yorumu

Selam canlar! Hayat nasıl gidiyor? Bana her gün sanki aynı günü yaşıyormuşum gibi geliyor. Aynı tek bir tarihte sıkışıp kalmışım gibi. Şu an tatilde olduğumdan dolayı bol bol film izleyip kitap okuyarak vaktimi değerlendirmeye çalışıyorum. Bu ayın sonuna doğru okulum tekrar açılacak ve 2.dönemi daha sıkı tutmam gerek. O yüzden hem kitap hem de film listemi olabildiğince bitirmeye çalışıyorum. Kısa bir hayat güncellemesinden sonra yoruma geçelim :) Bundan birkaç gün önce uzun zamandır aklımda olan ve kime sorsam eğer izlediyse bin bir türlü övgüyle bahsettiği bir filmi izledim: Piyanist. Konusu 2.Dünya Savaşı'nda Polonyada bir piyanisti ve ailesinin Yahudi olmalarından dolayı Almanlar tarafından sürgüne gönderilmelerini, psikolojik ya da fiziksel işkenceye tutulmalarını ele alıyor. Filmi izlerken sandalyemin ucunda oturdum resmen. 2 saat boyunca diken üstünde gibiydim. Etkilendiğim, gözyaşlarımı tutamadığım birçok sahne oldu. Detay vermeyeceğim spoiler olmasın diye :D ama

Kadın Kokusu || Film Yorumu

Vee yepyeni bir film yorumuyla karşınızdayım! Bu seferki Al Pacino'lu. Al Pacino'yu muhtemelen herkes The Godfather filminden tanıyordur ama bugün kendisine en iyi oyuncu Oscar'ını kazandıran Kadın Kokusu orijinal adıyla Scent of a Woman filminin yorumunu okuyacaksınız umarım beğenirsiniz <3 Konu: Şükran günü tatilinde biraz para kazanmayı uman yoksul bir özel okul öğrencisi, kör ve huysuz bir emekli albaya bakıcılık yapmayı kabul eder. Yorumum: Aslında bu filmi ilk izleyişim youtube'da filmden bir kesitti. Ben de neden bu filme şans vermiyorum diye düşündüm. Başları bana çok yavaş ve sıkıcı geldi, konu acaba nereye bağlancak diye bekledim hatta filme birkaç gün ara bile verdim :D Sonra 'Hadi Duru, Al Pacino oynuyor onun hatrına devam et,' dedim kendi kendime ama film sonra bir anda su gibi

Queen's Gambit || Dizi Yorumu

Herkese selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Çıktığından beri çok sevilen ve bundan birkaç hafta önce Amerika'nın Oscar ödüllerinden sonra en fazla rağbet görülen ödül töreni olan Golden Globe'da ödül üstüne ödül alan bir diziyle geldim: Queen's Gambit. 9 yaşındayken yetimhaneye gönderilen Beth, orda bir hademe ile arkadaş olur. Satranca karşı büyük bir yeteneğinin ve ilgisinin olduğunu keşfeden hademe, onu bazı arkadaşlarıyla tanıştırır. Onlar da bu kızın satrançta olağanüstü bir yeteneğinin olduğunu görünce onu lisedeki satranç klubündeki çocuklarla oynaması için çağırırlar. Günlerden bir gün, bir aile Beth'i evlat edinir. Yeni hayatına alışmaya çalışan Beth, gittiği bir markette satranç dergisi görür ve onu gizlice alır. Satranç turnuvalarının düzenlendiğini öğrenir ve bu turnuvalara katılmaya başlar. Önce kendi kasabasında yarışmaya başlayan Beth, gittikçe hem Amerika'da hem de dünya çapında bilinir bir satranç oyuncusu haline gelir. İşinde en iyileri